HAZ çAğı GENçLERI MUTSUZ EDIYOR

Kaygı içerisindeki gençlerde antidepresan kullanımı artıyor. İlahiyatçı-yazar Beyzanur Yılmaz, bunun nedenini şöyle açıklıyor: 'Bireyler yaşamlarındaki tekâmül yolculuğunda maddenin getirdikleri ile tatmin olamayıp her seferinde başa dönerek hazza ulaşacağı yeni bir şeyi aramaya başlıyor. Bu ise bireylerde sonu olmayan dipsiz bir uçurum misali derin ruhsal dehlizler oluşturuyor.'

Maddiyatla çevrili ve haz odaklı bir hayat, insanın geçici heveslerini tatmin etse de anlam arayışını karşılamaktan çok uzak. Bu yüzden sahip oldukları ile tatmin olamayan insanlar içlerindeki o büyük boşluktan kaynaklı huzursuzluğu ya antidepresan kullanarak yahut da türedi inançlardan medet umarak doldurmaya çalışıyor. İlahiyatçı, yazar Beyzanur Yılmaz, Psikoloji ve Maneviyat Ekseninde Zihin ve Ruh Dünyamız Üzerine Denemeler üst başlığı ile kaleme aldığı Mananın İzi adlı kitabında insanın kendini keşfetme yolculuğunu psikoloji ve maneviyat ekseninde ele alıyor. Yılmaz'a maddeden ibaret hayatın neden bizi mutsuz ettiğini ve anlam arayışına nereden başlamak gerektiğini konuştuk.

Kendini bulma, keşfetme, benliğini kurma modern psikolojinin en kullanışlı malzemelerine dönüştü. Siz bu kavramların doğru ve verimli kullanıldığını düşünüyor musunuz?

Modern psikoloji ekollerinde insanın hayatındaki anlamlı olan şeyi bulması, bu anlamda hayattaki anlam arayışı ve kendisini keşfetmeye yönelik birçok yöntemin var olduğunu söylemek mümkün. Bu ekollerin ve metotların ruhsal dünyamızı çözümlemeye yönelik yol gösterici tarafları olduğu da bir o kadar gerçek. Ancak günümüzde postmodernizmin dayattığı manadan kopuk bir anlayış ve benmerkezci bir yöntem ile bu durum başka boyutlara evrilmekte. Mana ise başlı başına hayatı sarmalayan bir olgu. Bu olguyu yok etmeye çalışmak, var oluşumuza yani fıtratımıza aykırı şekilde hareket etmek anlamına geliyor. Oysa bizi var eden Yaratıcı'nın kâinatta sayısız noktaya yerleştirdiği ipuçlarını izleyerek, hayatı daha kolay anlamlandırabiliriz.

Gençler çoğu kabul etmese de kendilerinden önceki kuşaklara göre maddi, manevi çok daha konforlu bir hayata sahip. Ancak bunun pek de farkında değiller. Ebeveynler çocukken yaşadıkları mahrumiyetleri evlatları da yaşamasın diye neredeyse talep etmeden her imkânı önlerine boca ediyor. Bu yaklaşım yeni nesli nasıl etkiliyor?

Ebeveynlerin çocukken yaşadığı ve mahrum kaldıkları birçok şeyi çocuklarına yaşatmamak istemesi ana babalıktan gelen duygusal bir tepki olarak olağan sayılabilir. Ancak çoğu zaman çocukluk döneminde bazı gerçekler ile yüzleştirilmeyen çocuklar, yaşamlarının ileriki dönemlerinde zorluklar yaşayabilmekte. Özellikle geçmişte ebeveyn tarafından korumacı ve her türlü imkânın sağlandığı bu bireyler, hayatta önlerine çıkabilecek engeller ile bir anda karşılaştıklarında ruhsal anlamda zarar verici önemli sonuçları kendi başlarına göğüslemek durumunda kalabiliyor. Aynı zamanda maddi ve manevi çoğu şeye sahip olsalar dahi büyük bir anlam boşluğu ve kaygı içerisinde olan bu gençlik, antidepresanlar kullanmakta ve kendini tatmin etmekte. Kitabımda da ifade ettiğim üzere 'Artı serotonin gençliği' olarak nitelendirdiğim bu nesilde mutluluk hormonu olan serotonin geri alım inhibitörü olarak bilinen antidepresan türlerinin kullanımının yaygın olduğunu ve serotonin alımına ek olarak ihtiyaç duyduklarını belirtebilirim. Çocukluktan itibaren din, maneviyat, gelenek, kültürel ögeler, bilge hayat deneyimleri ve kadim değerlere odaklı bir yaşam dışında sadece maddenin önemli olduğuna dayalı bir yaşam tarzını benimseyen nesillerin hayatlarında anlam boşluğu ve soru işaretlerinin onları yorduğu ve onlarda maddenin bir yere kadar ruhsal tatmini sağladığını görmek mümkün.

Hedonist bir yaşam tarzı 'özgürlük' ambalajıyla bu çağın insanlarına dayatılıyor. Böyle bir durumda anlam arayışı, kemâlâta ermek gibi bir talep mümkün müdür?

Günümüz dünyasında haz odaklı yaşam tarzlarını benimsemeye yönlendiren birçok ögenin varlığı mevcut. Bunların en başında teknolojik araçlar ve onların getirdiği sosyalleşme ağları var. Bu unsurların ise en büyük tehlikelerden biri olduğunu söylemek mümkün. Çünkü bundan yaklaşık 20 sene evvel belki de sadece televizyonlarda sınırlı sayıda olan ve herkesin her an ulaşamadığı içerik ve mesajlar, günümüzde tek tuşla her yaştan insanın ulaşabileceği bir konumda. Toplumumuzda artık ayrı bir dünyanın içerisinde bireysel olarak yaşayan insanların yer aldığı bu dijital mecralarda üretilen içeriklerin hazza ulaşma, sıkıntılardan, sorunlardan kaçma ve kendimiz için yaşama mesajlı kendi tabirleri ile 'özgürlük' olarak adlandırdıkları dipnotlar içermesi, aslında farkında olmadığımız en büyük dayatmalardan biri. İzledikçe zihne işlenen bu mesajlar, önü alınmaz bir değer yozlaşmasını beraberinde getiriyor. Ben merkezci yaşam tarzı ve hedonist bir bakış açısı ile yaşamı metalaştıran ve manayı ötekileştiren bir formda kendini gösteriyor. Maalesef bireyler yaşamlarındaki tekâmül yolculuğunda maddenin getirdikleri ile tatmin olamayıp her seferinde başa dönerek hazza ulaşacağı yeni bir şeyi aramaya başlıyor. Bu ise bireylerde sonu olmayan dipsiz bir uçurum misali derin ruhsal dehlizler oluşturuyor.

İslam tevekkül dinidir ancak bugün Müslümanlar çok ciddi kaygı ve depresyon içinde. Allah'a tevekkülden neden ve nasıl uzaklaştık?

Bizler çoğu zaman 'Dert üreticileri' tabirindeki gibi dert üretmeye hazır bireyler haline gelebiliyoruz. Bu ifadeye göre şükrü ve tevekkülü bir kenara koyup sürekli fazlasını isteyen ve bunun üzerine sorunlar meydana getiren 'Neden Böyle?' diyerek yaşayan bireyler. 'Şikâyet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir.' sözünü dile getiren Tolstoy'un cümlesine dikkat edelim. Belki de bu sözü iyi bellemek lâzım. Olana şükrederek, her anımızda tebessüm edecek küçük de olsa bir şeyin olduğuna inanarak onların varlığı için Yaradan'a teşekkür etme düsturunu edinmek. Memnuniyetin de böylece zincirin diğer halkası olarak hayatımızda var olduğunu görmek bizi bu karamsarlıktan kurtarabilir.

Bireylerin dini ve manevi öğretileri hayatlarında benimseyerek, sorunlar karşısında kendilerine motivasyon kaynağı oluşturdukları yapılan çalışmalarda görülmekte. Meydana gelebilecek kaygı ve depresyonun kendilerini ele geçirmesine izin vermemeye gayret göstermeleri de hakeza aynı şekilde. Ancak burada zaruret arz eden hususlar da var. Örneğin; kaygı bozukluğu ya da zihinsel temelli eş rahatsızlıkların istemsiz olumsuz düşünce oluşturması hususu apayrı bir konu. Bahsettiğim bu konuya bu rahatsızlıkların dâhil olmadığını belirtmek isterim. Bazı rahatsızlıklar, kişinin çabasına ek olarak dışarıdan uzman müdahalesi gerektirdiği için tedavi ile çözüme ulaşmakta. Ancak bu tarz rahatsızlıklarda da manevi bir yol haritası olarak yukarıda değindiğim hususları düstur edinmek de kişi için tedaviye ek olarak fayda sağlayabilir.

Kitabınızda hikmet ve fazilet ekseninden hayatı okumak ve anlamlandırmaktan söz ediyorsunuz. Bu konuda İslam tarihinde yazılmış sayısız kıymetli eser ve külliyat varken insanların bu okumalar yerine ezoterik inançlar, türedi newage dinlerde hikmet aramasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu arayışları doğru bir mecraya kanalize etmek için neler yapılmalı?

Hikmet kavramı 'bilgelik ve bilgi edinme, idrak etme' gibi manalara geliyor. Kitabımdaki ana temayı bu kavram üzerinden inşa etmeye çalıştım. Hayatın başlı başına bir kitap olduğunu idrak etmeyi, bu kitapta ise hayatı birçok yönü ile yeniden keşfetmeyi ve kâinat kitabının her sayfasından bir hikmet dersi çıkararak kâinatı okumayı hedef edinebileceğimizi hatırlatmak istedim. Bunu yaparken felsefe ve psikoloji bilimi ile maneviyat olgusunun içerik ve yöntemlerini bütüncül bir bakış açısı ile değerlendirerek sunmaya çaba gösterdim. Yaşadığımız durum ve olayları, kendini keşfetme yolculuğundaki insanı ve genel olarak hayat silsilesinin çoğu yönünü psikoloji ve maneviyat ekseninde ele almaya çalıştım. Ancak hayatı ve içerisindekileri anlamlandırma gayretine yönelik birçok çalışma ve farklı bakış açılarının yer aldığı akımların da var olduğunu görüyoruz. New age akımlar olarak meditasyon, kanal olma, holistik sağlık, kristaller, psişik deneyim, reenkarnasyon, gibi konulara ilgi duyan alternatif ruhsal alt kültürlerin de ülkemizde ilgi görmeye başlaması, İslam dışındaki yeni dini hareketlere yönelik merak ile gelişen ruhsal boşluktaki bireylerin bu boşluğu bir tür doldurma arayışları olarak düşünülebilir. Fakat her uygulamada hikmet kavramını aynı kefeye koymak makul olmayabilir. Çünkü bu arayışlarda da yine modernleşmenin izi olduğunu söylemek mümkün. İlgi gören bu uygulamaların insana ve ruhuna iyi gelen bir tarafı olduğuna dair somut örnekler mevcut olabilir. Ancak kişilerin yaşam tarzlarına uygun bir seçim yapmaları dünya görüşleri ile ilgili bir konu.

Psikolojideki anlam arayışı konusu, yüzyıllar boyunca var olan ve insanlığın merakla çözüme kavuşturmaya çalıştığı konulardan biri olmuştur. İslam bilim dünyasında bu konuda çalışmalar yapan birçok âlim ve düşünürün görüşlerini okuyarak rehber edinmek yerine insanımızın Batı merakı ve modernleşmenin getirdiği Avrupai yaşam tarzına meyilli bir yapıda olması da new age inanç akımlarını popüler bir hale getirmekte. Bu arayışları doğru bir noktaya kanalize etmek adına bireylere aradığı şeyin uzaklarda değil de çok yakınında olduğunu göstermek lâzım. Bunu yaparken ise ince ve hassas düşünerek kişilere fayda sağlayacak metotlara başvurmak gerekiyor. İslam'ın hikmet ve fazilet anlayışı üzerinde daha bilinçli bireyler yetiştirmek, insanımıza bu noktadan hayata bakabilmeyi göstermeye çalışmak, din ve maneviyatın kapsadığı değer öğretileri ile bütünleşmek huzur arayışındaki çağımız insanına çok daha iyi gelecektir.

2024-07-13T04:48:45Z dg43tfdfdgfd